Fatih Terim kimdir

Adı Galatasaray’dan farklı düşünülemeyen, şampiyonlukları, kupaları ile dolu bir futbol geçmişine sahip, İmparator olarak anılan Fatih Terim’in hayatının ve futbol seyahatinin hikâyesidir…

23 Mart’ta hepimizi üzen bir haber aldık. Her gün bu haberleri konutlarımızda, kendi karantinalarımızda almaya devam ediyoruz aslında. İsimlerini bilmiyoruz. Ve yeniden kalpten üzülüyoruz. İnsan olan hangi kalp, dünyanın içinde bulunduğu bu duruma kayıtsız kalabilir ki! 23 Mart’ta aldığımız haberdeki testi müspet çıkan ismi bu sefer tanıyorduk: Fatih Terim! Neyse ki çok geçmeden hoş haberlerini de aldık. Dünya çapında da hoş haberler aldığımız günlere yaklaşmış olmak en büyük dileğimiz…

Evet, artık Terim’in muvaffakiyetinin, yeri gelip başarısızlıklarının, yaptığı hoş şeylerin, bazen de kusurlarının iç içe olduğu hayatının kıssasını paylaşıyorum sizinle. O, Türkiye’de İmparator, İtalya’da Grande! O, bir efsane! Galatasaraylı olmaktan hiç vazgeçmeyen, futbola gönlünde çocukluğunda açtığı kocaman yeri daima özel tutan bir adam; sarı kırmızılıların gözbebeği…

Biz küçükken, babam da o sarı kırmızılılardan biriydi. Olağan hala o denli. UEFA Şampiyonu olduğumuzda, televizyonun karşısındaki heyecanı, sonra tüm Türkiye’nin sokaklara taşan heyecanı düştü aklıma. Artık o güne dönüp baktığımda üzerinden 20 yıl geçmiş. Fakat izi hiç silinmeyecek bir kıssanın hoşluğu var elde. Artık o hoşluk, benim çocuk yanımda, burada cümle olup sıralanıyor. Bazen, birtakım anların heyecanının yıllar sonra gelen lezzeti farklı oluyormuş…

İmparator, yolun uzun soluklu olsun…

Çocukluğu ve futbolda birinci adımlarla eğitim hayatı

Fatih, 4 Eylül 1953’te, Adana’da, Ceyhan ilçesine bağlı Gökseliye Kasabası’nda, Nuriye ve Talat Terim çiftinin çocuğu olarak dünyaya gözlerini açtı. Fakir bir aileydi. Fakat birebir vakitte memnun bir aileydi. Fatih, çalışmayı, alın terini çok erken yaşlarda keşfetti. Bir ayağı aksadığından kasabada ‘Topal Talat’ diye çağırılan Kıbrıs Türkü babası ile birlikte, 6 yaşından başlayarak birçok ağır işte çalıştı. Bir yanı fakirliği umursamıyordu; ancak bir yanı çok çalışmanın ne demek olduğunu çok erken öğrenmişti. Gücünü, sabrını, çok ve hırslı çalışmaktan alan bir çcouk olarak yetiştiriyordu kendini babasının izinde. Bunun yanında çocuk kalbinin en büyük tutkusu, futboldu…

Her fırsatta mahalle ortasında top koşturan Fatih, çocuk ruhuna bu türlü nefes aldırıyordu. O denli ki, okul futbol kadar alımlı gelmedi. Derslerinde ite kaka ilerliyor, her boşlukta da soluğu futbolda alıyordu. Ayağı topa değmeden edemez olmuştu. Babasının isteği ile Motor Sanat Enstitüsü’ne girdi; fakat 2. sınıftayken devamsızlık sebebiyle okulu bıraktı.

Futbola Ceyhanspor’da başlamıştı. 1969’da, 16 yaşında top koşturmaya istekli bir delikanlı olarak, giydiği Adana Demirspor forması ile futbol hayatına birinci resmi adımını attı…

Her adımında babasının emeğinin izi vardı; ancak görünürdü, lakin görünmez. O bilirdi. Yıllar sonra çocukluğundan bahsederken şöyle diyecekti bir röportajında:

“Fakir bir çocuktum falan demeyeceğim. O denli geçti benim çocukluğum ancak ben çok keyifli bir çocuktum. Benim idol aramama da gerek yok, babam benim için bu mevzuda çok kıymetli bir idoldür bir ayağı engelli olmasına karşın. Bana kattığı çok şey var.”

Adana Demirspor günlükleri

Fatih, Adana Demirspor’un genç ekibinde top koşturuyordu. Dikkatlerden kaçmayan bir heves ile başarılıydı. O denli ki, genç grupta kimse para almazken Fatih’in maaşı 150 liraydı. Onu motive etmek ve hakkını vermek için ödenen bu para, öbür futbolculardan bâtın veriliyordu.

Hırslıydı. Çok çalışıyordu. O denli süratli koşardı ki, kimse ona yetişemezdi. Ve böylesine çok sevdiği futboldan bir de üzerine para kazanıyor olmak, onun için harikulade bir şeydi. Memnundu. 3 yıl içinde çalışmasının karşılığını aldı ve kaptanlığa kadar yükseldi. Birinci sefer kaptanlık pazubentini koluna geçirdiğindeki heyecanı, genç yüreğinde hiçbir heyecanla uzunluk ölçüşemezdi. Derin bir nefes alarak daha çok çalışacağı günler dizdi önüne…

Adana Demirspor formasını 6 yıl daha giydi…

Nasıl Galatasaraylı oldu

Fatih, 1972’de, artık daha da deneyimlenmiş, santrafor olarak yeşil alanlarda fırtına üzere esiyordu. Fatih’in hayatında Adanaspor’un Galatasaray’ı 1-0 yendiği maç dönüm noktası oldu. 90 dakika boyunca futbolla dansı göz doldurmuştu. Futbol otoritesi Fatih Somer ve Genç Ulusal Ekip Antrenörü Gündüz Tekin’in dikkatini çekmesiyle Ulusal Kadroya çağırıldı. Ulusal Kadro ile Romanya maçına giden Fatih, maç sonrasında çok daha büyük bir heyecanın yüreğine düşeceğini hissetmişti tahminen, kim bilir!

Fatih Terim, Galatasaraylı oluşunu yıllar sonra şöyle anlatacaktı:

“Romanya ulusal maçından sonra İstanbul’a dönmüştük. Galatasaraylılar, beni havaalanından alıp kulübe götürdüler. Bu ortada Adana Demirsporlular ortaya girmek istediler; lakin ben kararımı vermiştim. Galatasaray’a gönülden ‘Evet’! dedim.”

Galatasaray Spor Kulübü’ne, 1 milyon 650 bin liraya transfer olmuştu. Artık onu daha çok çalışacağı, daha çok heyecanla top koşturacağı yeni vakitler bekliyordu…

Hep Galatasaraylı oluşunu, öteki kadroda top koşturamayacağını tekrar tıpkı röportajda şöyle lisana getiriyordu:

“Ben daima Galatasaraylı kaldım. Ben Galatasaray’dan diğer yerde oynamadım. 3 misli 5 misli falan teklif vardı; lakin ben daima boş kağıda imza attım. 74’te de, son transferimde bir hiddetle ve kararlılıkla girdim Hasnun Galip’teki meşhur masanın ucuna. Girdim, dedim ki ‘Allah aşkına bana bir lira verin; fakat imzamın karşılığındaki o duyguyu hiç yaşayamadım’ dedim. Alp Yalman bir sürprizle karşılaşmış gibi ‘Eski köye yeni adet getirme kaptan, rica ediyorum at çabucak hiç o denli bir şey yok’ dedi. Attık imzayı ‘Özür dileriz yanlış bir şey söyledik’ dedik, çıktık.”

Milli Takım’ın değişmez oyuncusu

Fatih, birinci sefer 20 Nisan 1975’te, İsviçre ile deplasmanda 1-1 berabere kalınan ulusal maça çıktı.

Sahaların sevilen oyuncusuydu Fatih. Bir yandan da giderek daha sert bir görünüm çiziyordu. Alanda daha da hırslanıyor, hırçınlaşıyor ve önder çizgisinden ayrılmıyordu. Bir maçta hakeme tükürmesi üzerine futbol dünyasındaki imajı daha da sertleşti. Lakin Galatasaray taraftarı, ondan mutluydu. Ekibin kaptanlığını da, birinci sefer Adana Demirspor’da olduğu üzere, bu kere daha büyük bir heyecanla üstlenmişti. Tahminen de Galatasaray’daki tüm vakitlerin en sevilen oyunculardan biri olmasındaki en büyük etkenlerden biri, oyunculuğu boyunca kaptanlığı da başarılı bir biçimde yürütmesiydi. Oyunculuk mesleği boyunca Galatasaray’da, 327 maçta oynadı. Hırsını muvaffakiyete kodlamıştı. Grubu için kan, ter,  gözyaşı modelinden ayrılmıyordu. Lakin ne kadar gayret gösterse de, 11 sene boyunca hiç şampiyonluk tadamadı…

Şampiyonluk yaşayamamıştı; lakin Ulusal Takım’da da başarılı bir grafik çizmişti. Bu muvaffakiyet, onu,  kadronun değişmez oyuncusu yaptı. Fatih, Türkiye 19 yaş altı Ulusal Takımı’nda 7, Türkiye 21 yaş altı Ulusal Takım’da 10, Türkiye Ulusal Takım’da ise, 51 kere forma giydi. A Ulusal Ekip forması ile 2 gol attı.

4 Nisan 1984’teki Türkiye-Macaristan maçı, Fatih’in son ulusal maçı idi. Bu maç da golsüz berabere bitti. 6 Eylül 1995’te, Fatih Terim’in 11 yıldır elinde tuttuğu rekoru, İstanbul’da Macaristan’a karşı oynanan Avrupa Futbol Şampiyonası küme maçında, Oğuz Çetin kırdı.

Fatih Terim ise bu süreçte çoktan ay yıldızlı kadronun teknik yöneticiliğine başlamıştı. Rekoru kırılmıştı evet; lakin kendisinin yöneticiliğini yaptığı bir futbolcusu tarafından…

(Soldan sağa: Buse Terim, Fatih Terim, Merve Terim, Fulya Terim)

Fatih Terim evlendi

Fatih, 1982’de, Fulya Hanım ile hayatını birleştirdi. Bu evlilik, onlara Merve ve Buse ismini verdikleri iki kız evlat getirdi…

Futbola vedası

Fatih Terim,  1985’te futbola veda edene dek Galatasaray’da top koşturdu. Vedasını da altın harflerle hafızalara kazımak istiyordu. Jübilesi için alana helikopterle inerek bu anı ölümsüzleştirdi. Bilhassa futbolseverler için bu an mutlaka unutulmayacaktı. Havalı bir futbol gösterisi ile Fatih Terim, futbol oyunculuğuna veda etti.

Gerçekten de havalı, şaşaalı bir andı. Alanda Galatasaray-Trabzonspor maçı oynanırken, bir yandan da sarı-kırmızı konfetiler uçuşuyordu. Helikopter, gür sesi ile santra noktasına indi ve Kaptan göründü. İşte alkışın kıyamet olup koptuğu bir andı…

Olayın perde ardını Fatih Terim, daha sonra şöyle anlatacaktı:

“Formam gözüksün diye kapıyı da açacaktık. Çok korktum, yanımdakinin omzunu çürütmüşümdür herhalde. Bu ortada maç devam ediyordu lakin halk toplanmıştı, polis de. Biz çeşit atıyorduk, hiçbir şey görünmüyordu maçta. Tam helikopterle o kalabalığın üzerine geliyorduk, bir rüzgâr! Herkesin şapkası uçtu natürel. Ve böylece boşaldı saha içindeki kalabalık.”

Teknik Yöneticiliğe başlarken

Fatih Terim, Eylül 1987’de, Ankaragücü’nden ayrılan Brian Birch’in yerine getirilerek, teknik yöneticilik mesleğine birinci adımı attı. Mesleğinin birinci antrenörlük maçı, 27 Eylül 1987’de Zonguldak Spor’a karşı oynandı. 1-0 galibiyetle sonuçlandı. Ankaragücü, birinci sezonunda  kümede kalma çabası verdi ve ligi 13. sırada bitirdi.

Türkiye Kupası’nda ise Ankaragücü, Galatasaray’ı dördüncü cinste iki maçta da yendi ve evvel çeyrek, akabinde da yarı finale çıktı. Kupayı Samsunspor kazandı. Ankaragücü, Samsunspor’a, deplasman golü kuralı ile elendi. Fatih Terim, performansı sebebiyle 1988-1989 döneminde da Ankaragücü’nün teknik yöneticisi olarak devam etti. Bu dönemde da ekip, ligi 6. sırada bitirdi.

Fatih Terim, bu dönem sonunda Ankaragücü teknik yöneticiliğinden ayrıldı…

Ardından 1989-1990 döneminde kısa bir mühlet 2. lig grubu olan Göztepespor’a yöneticilik yaptı. Kadro, İnegölspor karşısındaki birinci maçında 4-1 galibiyet aldı. Fatih Terim’in yöneticiliğinde olduğu süreçte, birinci 9 maçın 8’i galibiyet, 1’i de beraberlikle sonuçlandı.

Terim, Şubat’ta, Türkiye Ulusal Futbol Takımı’nın yeni antrenör takımına dahil edildi. Fakat o, tekrar de Göztepespor’daki vazifesine devam edeceğini duyurdu. Lakin bu durum uzun sürmedi. Terim, 4 Nisan’da, ulusal gruba odaklanmak için Göztepespor’dan istifa ettiğini bildirdi.

Göztepespor, kümesini 2. bitirdi ve 1. lige yükselemedi.

A Ulusal Grup Teknik Yöneticiliğine gerçek

Fatih Terim, Göztepespor’daki teknik yöneticiliği devam ederken Şubat 1990’da, Türkiye Ulusal Takımı’nda, Sepp Piontek’in yardımcılığını başlamıştı. Ayrıyeten Türkiye 21 Yaş Altı Ulusal Takımı’nı da çalıştırıyordu. Nisan’da öbür tarafta istifasını veren Terim, 25 Nisan’da, Romanya ile karşılaşan Ümit Ulusal Takım’ın başında birinci defa alandaydı. Maç 2-2 berabere sonuçlandı. Terim bu maçta Hakan Şükür’e birinci sefer U-21 forması giydirdi. Şükür’ü ilerleyen süreçte yıllarca gruplarında oynatacaktı…

Ümit Ulusallar, 1994 U-21 Şampiyonası ön elemelerinde İngiltere ve Hollanda’yı geride bırakmıştı. Buna karşın Polonya’nın bir puan gerisinde kaldılar ve turnuvaya katılamadılar. Terim, A Ulusal Takım’ın başına geçtiğinden son iki maçta ekibin başında duramadı.

Terim, 1991’de, Akdeniz Oyunları’nda, Türkiye 21 Yaş Altı Ulusal Takım’ın başındaydı. Ekip, kümesi sayı farkı ile önder bitirdi. Lakin yarı finalde Fas’ı yenip finale çıksa da, finalde Yunanistan’a yenilerek gümüş madalya aldı. Haziran 1993’teki Akdeniz Oyunları’nda ise, Olimpik Ulusal Takım’ın başında da Terim vardı. Terim, Hakan Şükür, Sergen Yalçın, Alpay Özalan, Emre Aşık, Ergün Penbe, Arif Fazilet, Tugay Kerimoğlu üzere şimdi yıldız olmamış genç isimleri takıma aldı. Bu dönemde Türkiye, Fransa ile karşılaştığı kümesi birinci bitirdi. Yarı finalde bir sefer daha Fransa ile eşleşip 1-0 galibiyetle finale çıktı. Finalde de Cezayir’i yenen kadro, altın madalya aldı.

Fatih Terim, mesleğindeki birinci kupa başarısına ulaşmıştı…

A Ulusal Grubu Teknik Yöneticisi Fatih Terim

Sepp Piontek, Türkiye Ulusal Takım’ın yöneticiliğinden Temmuz 1993’te ayrıldı ve boşalan yere Fatih Terim geçti. 1994 FIFA Dünya Kupası elemelerinde son iki haftaya 3 puanla giren kadro, Terim ile birlikte çıktıkları birinci maçta Polonya’yı 2-1 mağlup etti. Böylelikle puanı 5’e yükseldi. Akabinde da Norveç ile yapılan maçı alarak eleme devrini başarılı noktaladılar. Terim, stratejik ilerleyerek bu maçlarda Akdeniz Oyunları’nda madalya almış genç kadroyu kullanmayı uygun görmüştü. Kuşkusuz gerçek bir karardı…

Milli Takım’da asıl muvaffakiyetini, Haziran 1996’da İngiltere’de oynanacak, Avrupa Futbol Şampiyonası elemelerinde yakaladı. Ekip geçtiği 8 eleme maçından 15 puan aldı. İsviçre’nin 2 puan gerisinde kalsa da, 2. olarak şampiyonaya katılma hakkı kazandı. Türkiye, tarihinde birinci kere bu şampiyonaya katılıyordu. Ayrıyeten Ulusal Grup, 1954’ten beri birinci kere milletlerarası bir turnuvada temsil hakkı kazanmıştı ve bu, Terim için yadsınamaz bir başarıydı. Şampiyonada Türkiye’nin rakipleri, D Grubu’nda Hırvatistan, Portekiz ve Danimarka oldu. Hırvatistan ile yapılan birinci maç, epeyce çekişmeli geçti. Başa baş gayret edilse de, son dakikada gelen gol ile Türkiye, beraberliği koruyamadı. Öteki maçlarda da Portekiz ve Hırvatistan karşısında etkisiz kaldık. 1-0 ve 3-0’lık yenilgilerle turnuvayı hiç gol atamadan, puansız tamamladı. Fatih Terim de muvaffakiyet ile çıktığı seyahatin bu sonucundan sonra Türkiye Ulusal Takım’dan ayrıldı…

Galatasaray Teknik Yöneticisi Fatih Terim

Terim, Futbol oyuncusu olarak en hoş vakitlerini geçirdiği Galatasaray’a, Mayıs 1996’da, teknik yönetici olarak döndü. Avrupa Şampiyonası’nın bitiminin akabinde resmi olarak Galatasaray’a geçti. Bağının güçlü olduğu kadrosu ile döneme Almanya’da hazırlandı. Ayrıyeten takıma bu devirde Rumen futbolcu Gheorge Hagi’yi de aldı. Terim’in kadrosu ile alana çıktığı birinci resmi maç, 10 Ağustos 1996’da, Vanspor ile oynandı. Galatasaray, Hagi’nin attığı goller ile maçı 2-1 aldı. Düzgün bir başlangıçtı…

İlk dönem, bilhassa Rasim Kara’nın çalıştırdığı Beşiktaş ile sıkı bir şampiyonluk gayreti verdiler. Kara ile Türkiye Ulusal Takımı’nda birlikte çalışmışlardı. Çekişmeli geçen bu çabada Galatasaray ve Beşiktaş, 30. haftada nihayet karşılaştı. 86. dakikada Hagi’den gelen gol ile elde edilen 1-1 beraberlikle, ekipler ortasındaki 5 puanlık fark kapanmadı. Bundan sonraki maçları Galatasaray’ın kazanmasının akabinde, Fatih Terim, mesleğindeki birinci Türkiye ligi şampiyonluğunu kazandı.

Galatasaray’ın, dönem boyunca Fenerbahçe ile yaptığı iki derbi maçı da yenilgi ile sonuçlandı. Lakin bunun yanında tıpkı dönem Mart ayında yeniden Fenerbahçe ile karşılaştığı Cumhurbaşkanlığı Kupası maçını 3-0 kazandı. Bu, Terim’in Galatasaray’da kaldırdığı birinci kupası oldu. İki ay sonra bu defa tıpkı kupayı, Kocaelispor’u 2-1 mağlup ederek aldı.

Takımı ile daha çok şampiyonluk görecek, çok kupa kaldıracaktı… Terim, futbolcuların psikolojisine kadar her husus ile ayrıntılı ilgilenerek çalışıyordu. Karizmatik kişiliği ve ruhundaki futbol aşkı ile grubunun da, kendinin de ismini unutulmaz kılacaktı…

1997-1998 dönemine Terim, motive başlamıştı. Şampiyon takımını bozmadı. Defansa da tecrübeli oyuncu Gheorghe Popescu ile genç yetenek olarak anılan Fatih Akyel’i aldı. Bununla birlikte altyapıdan çıkan 17 yaşındaki Emre Belözoğlu’nu da takıma aldı. Aslında lige uygun bir başlangıç yapamamıştı. Lakin ekibi UEFA Şampiyonlar Ligi’ne taşıdı. Birinci yarıyı 6 puan geride 3. bitiren grup, 19. haftadan sonra da dönemde mağlubiyet yaşamadı. Başkan pozisyonunu, Fenerbahçe’den 2 puan önde koruyordu ki, son iki haftada istikrarlar değişti ve Galatasaray, bir sefer daha Türkiye ligi şampiyon oldu.

Terim, kadroyu sağlamlaştırmış, istikrarlı ve başarılı bir grafik çiziyordu. Lakin kaleci sorunu şimdi çözülmemişti. 1998-1999 dönemi başlarken ekibe Claudio Taffarel’in de katılmasıyla bu sorunun da üstü çizildi. Ayrıyeten gruba yeni isimler kazandırmaya da devam etti. Hasan Şaş, artık onlardan biriydi. Bu dönem da, grup UEFA Şampiyonlar Ligi’ne katılma hakkı kazandı. Bu sene de Türkiye liginde şampiyon oldular. Ve bu kere, Türkiye Kupası’nı da Galatasaray aldı ve bu kupaları da, müzeye götürüldü.

1999-2000 döneminde, Fatih Terim, ismini Türkiye futbol tarihine altın harflerle yazdırdı. Aslında dönem Gaziantepspor’a mağlubiyet ile başlamıştı. Lakin o, nazar boncuğu oldu ve Galatasaray, bu maçtan sonra bir daha Mart ayına kadar hezimet almadı. Galatasaray, bu dönem da UEFA Şampiyonlar Ligi’ne girmeyi başardı. Türkiye liginde de üst üste üçüncü kere şampiyonluk almıştı. Bu defa ekip, UEFA Kupası’nda da devam etti. Dönemin devre ortasında, Turgay Kerimoğlu, Rangers’e transfer edildi. Terim, Kerimoğlu’ndan boşalan yeri, dönemde Sergen Yalçın ile doldurdu. Galatasaray, dönem boyunca ligi önde götürdü. UEFA Kupası’nda da kadroları geçerek, finale kalan birinci Türk ekibi oldu.

Bunun yanında 3 Mayıs’ta Antalyaspor’u 5-3 mağlup edip bir sefer daha Türkiye Kupası’nı kazandı. 7 Mayıs’taki maçta Kocaelispor’u yenmiş, Türkiye lig şampiyonluğunu garantilemişti ki, 12 Mayıs’ta Altayspor ile oynanan maçta, 1-0 yenilerek durumu sarstı. Fakat 2 gün sonraki maçta Beşiktaş’ın Fenerbahçe’ye 3-1 yenilmesi ile Galatasaray şampiyonluğunu ilan etti. Galatasaray üst üste 4 kere şampiyon olmuştu. Terim de böylelikle 4 şampiyonluk ile Türkiye’de en çok şampiyon olan teknik yönetici unvanını, Ahmet Suat Özyazıcı ile paylaştı…

17 Mayıs’ta, Kopenhag’daki UEFA finalinde, Galatasaray, ismini altın harflerle yazdırdı. Arsenal’i penaltılarla yenerek UEFA Kupası’nı kaldıran birinci ve tek Türk grubu oldu. Haliyle Fatih Terim de bu kupayı kazanan birinci Türk teknik yönetici unvanını aldı. Bu muvaffakiyet, birebir vakitte Terim’in, ‘İmparator’ olarak anılmasını başlattı.

21 Mayıs 2000’de, İstanbulspor ile 1-1 berabere sonuçlanan maç, Terim’in, Galatasaray’daki son maçıydı. Üç kupa kazandığı ayın son gününde Terim, Galatasaray ile yolları ayırdığını duyurdu. Fakat Galatasaray’da daha sonra yeni bir periyot açacaktı…

Fatih Terim, İtalya liginde

Galatasaray’da geçirdiği başarılı 4 yılın akabinde Terim, Haziran 2000’de, Ac Fiorentina kadrosu ile İtalya ligine geçiş yaptı. Kadro, yeni döneme Avusturya’da çalışarak hazırlandı. Takımına, dönem başında kadrodan ayrılan Fiorentina’nın efsane oyuncusu Gabriel Batistuta’nın yerine, Avrupa Futbol Şampiyonası’nın başarılı isimlerinden Nuno Gomes’i aldı.  Kadronun, Terim ile birlikte çıktığı birinci maç, Yunan şampiyonun Olympiakos ile oynandı. Müsabaka 1-0 galibiyet ile sonuçlandı. Terim, Fiorentina ile birinci resmi maçına, bir evvelki sene kazandığı UEFA Kupası’nın birinci tipinde çıkmıştı. Fakat deplasmanda Tirol Innsbruck’a 3-1 mağlup olarak makûs başladılar. Neyse ki 3 gün sonra Coppa Italia Kupası maçında, Salernitana Calcio 1919’u yendiler. Bu, Terim’in buradaki birinci resmi galibiyeti oldu…

28 Eylül 2000’de, Tirol ile rövanşa çıkan Fiorentina, maçı berabere bitirdi. Daha dönem açılmadan grup, Avrupa’dan elendi. Terim, İtalya’yı hayal kırıklığına uğratmıştı. Maç sırasında hudutlarına hakim olamayan Terim’i, hakem Orhan Erdemir, tribüne göndermek durumunda kaldı. Fiorentina, birinci lig maçında da Parma ile de son dakika yedikleri golle berabere kaldı. Bunun üzerine Terim, idareyle bir krize düştü. İkinci haftasında alınan Reggina galibiyeti ile herkesin sonları bir nebze olsun yatışsa da, peşi sıra gelen puan kayıpları Terim ve Kulüp Lideri Cecchi Gori ortasında daima bir tartışma haline sebep oldu. Hatta bu tartışmalar, sık sık gazetelere taşınır oldu.

Fiorentina, 13 Ocak 2001’de, AC Milan’a karşı 4-0 bir galibiyet kazandıktan sonra, bir daha uzun mühlet bir maç kazanamadı. Ligdeki durumu, maçlardaki performansları hiç iç açıcı değildi. Bir yandan da Fiorentina, bu sefer Coppa Italia Kupası’da başarılı bir performans sergilemişti. Milan’ı yarı finalde, 2-2 ve 2-0’lık skorlarla geçerek, finale çıktı. Başarılı bir grafiğe geçtiği sırada Terim, bilhassa Milan ve Internazionale üzere gruplara karşı başarısı ile dikkat çekmeye başladı. Bir yandan da ismi, başarısız bir dönem geçiren ve teknik yönetici değişikliklerinde olan AC Milan ile anılır olmuştu. 25 Şubat 2001’de Fiorentina’nın, Brescia’ya karşı aldığı beraberliğin akabinde Terim ve Lider Gori, bu defa soyunma odasında bir tartışmaya yaşadı. Terim, sonraki gün istifasını duyurdu. Fiorentina, daha evvel antrenörlük yapmamış, Lazio’nun yardımcı antrenörü Roberta Mancini’yi, Terim’in yerine getirdi…

AC Milan Teknik Yöneticisi Fatih Terim

Bir müddettir Terim, Milan ile birlikte anılır olmuştu Terim, Fiorentina’dan istifasının akabinde 18 Haziran 2001’de, Milan ile 2 yıllık muahede imzaladı. Fiorentina’dan öğrencisi Rui Costa ile Filippğ Inzaghi’yi ekibe alarak işe başladı. Milan, 16 Temmuz’da, 3000 kişinin katıldığı bir merasim ile yeni teknik yöneticisi ve transferlerini, taraftarlarına tanıttı. Milan, Terim ile 2-1 sonuçlanan birinci hazırlık maçını 22 Temmuz’da, Varese ile yaptı. 2001 Amsterdam Turnuvası’nda Milan, birinci kere İtalya dışından ekiplerle karşılaştı. Terim, 4 Ağustos 2001’de, grubunu Mehmet Özdilek’in jübilesi için Türkiye’ye getirdi. Beşiktaş, bu maçı 2-1 aldı…

9 Ağustos 2001’de, TIM Kupası birinci sefer düzenlendi. Milan, Internazionale ve Juventus ile uzun müddet çaba ettiği bu kupanın birinci sahibi oldu. Terim de, böylelikle Milan ile birinci gayrı resmi kupasını kazanmıştı.

Şimdi bu ağır hazırlık periyodundan sonra, sıra birinci resmi maça geldi. Ligdeki birinci resmi müsabaka, Brescia ile 2-2 beraberlikle sonuçlandı. Şimdi ligde birinci haftaydı. Lakin Milan’da, Carlo Ancelotti dedikoduları yapılmaya başlanmıştı. Terim, eski oyuncusu Ümit Davala’yı, kadrosu daha da güçlendirmek için 5 Eylül’de, takıma aldı. Hakikat bir adım atmıştı. 9 Eylül’de yapılan ikici maçında Fiorentina ile karşılaşan Milan, rakibini 5-2 yendi. Bu durum Terim için lisanlandırılmasına gerek olmayan bir zaferdi. Bununla birlikte bu maçtan sonra kara bulutlar da dağılmaya başladı. Milan, ligde üst üste galibiyetler aldı. Ayrıyeten BATE Borisov’u, UEFA Kupası’nda iki maçta da geçerek çeşit atladılar…

Beşinci haftaya kadar galibiyetlerle ilerleyen ekip, beşinci hafta Perugia karşısında ligdeki birinci yenilgisini aldı. Akabinde da üst üste iki beraberlik ile devam etti. Öteki tarafta ise, UEFA Kupası ikinci tipinde CSKA Sofya’yı eleyen Milan, ligdeki Milano derbisinde, Inter’i 4-2 mağlup etti. Yeniden de maçtan sonraki Bologna ile beraberlik ve 4 Kasım’daki Torino FC ile 1-0’lık yenilgi, Terim’in misyondan uzaklaştırılmasına sebep oldu. Birinci haftadan dedikodusu çıkan Ancelotti, ekibin başına getirildi.

Milan, bu dönem ligi 4. Tamamlarken, Şampiyonlar Ligi vizesini de aldı. UEFA Kupası ve İtalya Kupası’nda da yarı finale çıktı…

Terim, Galatasaray’a döndü

Terim, İtalya macerasındayken Galatasaray’ın teknik yöneticiliğini Mircea Lucescu yürütüyordu. Başarılı bir Avrupa performansı, 2000-2001 döneminde şampiyonluğa oynamasına karşın idareyle meseleleri da bitmiyordu. Terim’in ismi yine Galatasaray ile anılmaya başladı…

Sezon sonuna gelindiğinde Galatasaray şampiyondu; fakat tekrar de Lucescu, istifasını duyurdu. Bu istifanın akabinde Terim’in, Galatasaray’da ikinci devri açılmış oldu. Birinci iş, birlikte UEFA Kupası’nı kazandıkları takımdaki Ümit Davala ve Hakan Ünsal’ı geri aldı. 10 numaraya da Felipe’yi transfer ettikten sonra, 11 Ağustos 2002’de ligin birinci haftasında oynana Samsunspor maçının 4-1 alınması ile Terim geri dönüşüne başarılı bir başlangıç yaptı. Bu başarılı süreç, birinci 10 hafta boyunca devam etti. Fakat ezeli rakibi Fenerbahçe ile 6 Kasım’da oynadığı maçta 6-0 sonuç ile tarihi bir mağlubiyet yaşadı. Kadıköy, bunu hiç unutmayacaktı…

Bu hezimet, Galatasaray’da büyük bir sarsıntı yaratmıştı. Şampiyonlar ligindeki düşük performansı onu küme kademesinde elemeye götürdü. Terim, daha sonra ekibinin performansını yükseltmiş, ligde galibiyet serileri de yakalamışlardı. Lakin 25 Mayıs 2003’te yaşanan maçla, sonuç Galatasaray için yeniden hüsran oldu. Beşiktaş ile şampiyonluk yarışındalardı ve bu maç, Sergen Yalçın’ın son dakikada attığı gol ile kuzeyini Beşiktaş’a döndü. Lucescu’nun antrenörlüğündeki Beşiktaş, bu dönem şampiyon oldu.

Galatasaray, 2003-2004 döneminde Hakan Şükür’ün de dahil edilmesiyle takımını güçlendirdi. Bununla birlikte Rumen oyuncular da aldı. Güçlenmiş takım ile daha da hırslanan Galatasaray, ön elemeleri geçti. Şampiyonlar ligi kümelerinde kalmayı da başaran grup, sene sonuna gerçek sendelemeye başladı. Evvel Çaykur Rizespor’a, Türkiye Kupası’nda 5-0 yenildi. Bununla birlikte UEFA Kupası’nda da, Vikkarreal CF’ye 3-0 yenilerek 3. tıpta elendi. Ligde üst üste puan kaybetmeye devam eden kadronun yarış motivasyonu da giderek düşüyordu. Terim, gruptan ayrılmaya karar vermişti. 20 Mart 2004’teki Çaykur Rizespor maçı ile ayrılacağını duyurdu. Devrin son maçında da yenilgiyle kadrosuyla yollarını ayırdı…

Yeniden Türkiye Ulusal Ekibi

Terim, Haziran 2005 prestijiyle yine Türkiye Ulusal Takımı’nın teknik yöneticiliğini üstlendi. Grup, Ersun Yanal idaresinde 2006 FIFA Dünya Kupası elemelerine makûs bir başlangıç yapmıştı. Terim’in birinci değişikliği, Yanal’dan veto yiyen Hakan Şükür’ü tekrar getirmek oldu. Türkiye, Danimarka ile karşılaştığı birinci küme eleme maçında son dakikada yediği gol ile bir arada kaldı. Lakin 4 gün sonra galip gelen küme önderi Ukrayna’yı 1-0 yenerek oyuna tekrar dahil oldular. Son maçta ise, Arnavutluk’u da 1-0 mağlup ederek kümesi 2. tamamladılar ve play-off tipine yükseldiler…

Türkiye bu tıpta İsviçre ile eşleşti ve deplasmandaki birinci maçta 2-0 mağlup oldu. Aslında 16 Kasım 2005’teki güçlü geçen maçlarında, 4-2 kazandı; fakat kendi alanında yediği goller, onu konutta kalan taraf yaptı. Maç sonunda iki ekip ortasındaki arbede da maç skorunun önüne geçti. FIFA tarafından cezalar verilse de, Terim’in ismi cezalarda geçmedi.

2008 Avrupa Şampiyonası’nın en yeterli teknik yöneticisi

Terim, 7 Şubat 2007’deki Gürcistan maçında 55. defa kadrosu ile alandaydı. Böylelikle Coşkun Özarı’nın rekorunu kırdı. 2008 Avrupa Şampiyonası elemeleri mühletince alınan beraberlik ve yenilgilerden Terim sorumlu tutuldu. Bununla birlikte Bosna-Hersek galibiyetleri ile ulusal kadrosu, Avusturya ve İsviçre’de yapılacak 2008 Avrupa Şampiyonası finallerine de taşıyan yeniden Terim’di…

Avrupa Şampiyonası’na giderken Türkiye, Galatasaray ve Fenerbahçe yüklü bir takıma sahipti. Portekiz ile karşılaştığı birinci maçında mağlup oldu; lakin daha sonra İsviçre ve Çek Cumhuriyeti maçları ile bahtını döndürüp çeyrek finale çıktı. Çeyrek finalde de Hırvatistan ile karşı karşıyaydı. Türkiye, aldığı galibiyet ile bu turnuvada, tarihinde birinci kere yarı finale yükselmiş oldu. Yarı finalde yaşanan sakatlıklar sebebiyle Türkiye, alana tam takım çıkamamıştı. Buna karşın rakibi Almanya karşısında hayli zorlayıcıydı. Son dakikalarda yediği gol ile 3-2 mağlup oldu ve elendi. Sonuç tablosunda Türkiye, 2008 Avrupa Şampiyonası’nda 3. olmuştu.

Fatih Terim ise, bu turnuvanın en uygun teknik yöneticisi seçildi…

Terim, 2010 FIFA Dünya Kupası elemelerinde de ulusal kadronun antrenörlüğüne devam etti. İspanya ve Bosna Hersek’in akabinde 3. olan Türkiye, kadrosunu Dünya Kupası’na taşıyamadı. Terim, bunun üzerine 19 Ekim 2009’da düzenlediği bir basın toplantısı ile ayrıldığını duyurdu.

Galatasaray’a ikinci sefer döndü

Terim, 17 Mayıs 2000’de, Galatasaray’dan bir UEFA Kupası ile ayrılmıştı. 17 Mayıs 2011’de, geçen 11 yılın üzerinden üçüncü kere, ismiyle neredeyse özdeşleşen kadrosuna döndü. 1 Temmuz’da Türk Telekom Stadyumu’nda düzenlenen bir merasimle, 3 yıllık bir mukaveleye imza attı.

Bir evvelki dönem Galatasaray, büyük bir başarısızlık içindeydi ve takımında bir yapılanmaya gitmişti. Ünal Aysal’ın başkanlığa gelmesiyle ekip, Muslera, Fernando, Johan Elmander, Tomas Ujfalusi, Emmanuel Eboue, Felipe Melo ve Albert Riera üzere çarpıcı isimlerle döneme güçlü bir başlangıç yaptı. Terim, döneme Başakşehir karşısındaki yenilgiyle başladı; lakin takım ile başarılı bir kontak kurmayı başardı. Galatasaray, olağan dönemi 9 puan önde tamamladı. Yalnızca bu dönem uygulanan Şampiyonluk Grubu’nda kadro, puan kaybetti. Şampiyonluk, Fenerbahçe ile Şükrü Saraçoğlu’nda oynanacak 12 Mayıs 2012 tarihli maça kaldı…

Beklenen şampiyonluk maçı, 0-0 sona erdi. Akabinde Galatasaray, 18. lig şampiyonluğunu rakibinin alanında ilan etme gururunu yaşadı. Terim de, Galatasaray’da dönemi tekrar dorukta tamamlamıştı. Mesleğindeki 5. Lig şampiyonluğunu da böylelikle tatmış oldu. Ayrıyeten lig tarihinin en fazla şampiyonluk kazanan teknik yöneticisi unvanını da aldı…

Terim, 2002’de,  UEFA Seçkin Teknik Yönetici Forumu’na davet edilen birinci Türk teknik yönetici unvanını almıştı. 2012 ve 2013’te tıpkı tertibe yıllar sonra tekrar davet edildi. Bunun yanında Terim, Galatasaray ile 2012-2013 dönemine Üstün Kupa ile başladı. Burak Yılmaz, Hamit Altıntop ve Umut Bulut üzere yeni transferler de yaptı. Yaptığı bu süratli girişle ligde de liderliği üçüncü haftada kazandı.

UEFA Şampiyonlar Ligi’ne ise, makûs bir başlangıç yapmıştı. Fakat yeniden de son üç maçı alarak kümelerden çıktı. Dönem devre ortasına girdiğinde kadroyu, dünyaca ünlü yıldızlar Didier Drogba ve Wesley Sneijder’in transferleri ile şenlendirdi. Bu adımın karşılığını Schalke 04 müsabakasında onu eleyip Şampiyonlar Ligi çeyrek finaline çıktığında aldı. Çeyrek finalde karşısında Real Madrid vardı. 3-0 mağlup olmuşlardı; fakat ikinci maçtaki performanslarıyla da umut vaat ediyorlardı. Aslında maçı 3-2 de aldılar; lakin kupadan elendiler.

Ligde işe, liderliğini hiç sarsmamıştı. Şampiyonluğu bir defa daha elde etti ve Galatasaray, Terim ile 6. Şampiyonluğunu kazanmış oldu. Doğal bu birebir vakitte Terim’in lig tarihindeki en fazla şampiyonluk kazanan teknik yöneticisi unvanı hanesine bir yıldız daha eklemesi manasına da geliyordu…

Galatasaray ve Ulusal Grup bir arada

Galatasaray, 2013-2014 dönemine takımda büyük değişikliklere gitmeden başladı. Başarılı grafiğini birebir takım ile koruyabilme kanısındaydı. Dönem başlamadan evvel Emirates Cup’u kazanmış, böylelikle yurt dışındaki itibarını de artırmıştı. Döneme da bir sefer daha Üstün Kupa’yı kazanarak başladı. Yeniden Fenerbahçe’yi mağlup etmişti…

TFF, Terim’e Galatasaray ve Türkiye Ulusal Takımı’nı bir ortada çalıştırmasını teklif etmişti. Terim, Ağustos’ta bu teklifi kabul ederek ikili bir kontrata imza attı. Terim başarılı bir süreç daha yaşıyordu; lakin bu durum Ünal Aysal ile ortasında çatışma yaratmaya başlamıştı. Terim, Galatasaray’da döneme lig galibiyeti ile başlamıştı, evet; lakin sonraki üç maç peşi sıra beraberlikle sonuçlandı. Bunun yanında UEFA Şampiyonlar Ligi kümelerinin birinci maçında Real Madrid’e deplasmanda 6-1 mağlup oldu. Aslında 22 Eylül 2013’teki Beşiktaş maçında saha içinde olaylar çıkan maçta rakibini 3-0 mağlup etmişti. Fakat idareyle ortalarındaki gerginlik de dinmedi. Bu durum bilhassa Terim’i çok rahatsız ediyordu. Eylül’de idare konseyi, Terim’e kontratlarını 2 yıl daha uzatmayı teklif etti. Lakin Terim, bu teklifi kabul etmedi.

Kulüp Lideri Aysal, 24 Eylül 2013’te bu durumu gözden geçireceklerini bildirdi. Akşamında şuranın yaptığı toplantının sonunda oy birliği ile Terim’in vazifesine son verildi. Yerine de, Fiorentina’da yerini dolduran Roberto Mancini getirildi…

Milli Grup ile yola devam etti

Terim, Ulusal Grup ile birçok muvaffakiyete imza atmıştı. Ağustos’ta Abdullah Avcı da vazifesinden ayrılmıştı. TFF de, boşalan yeri Terim’e teklif etti. 2013-2014 döneminde Ulusal Takım’ın oynayacağı FIFA Dünya Kupası eleme maçı için ekibin yöneticisi Terim oldu. Birinci maçlarında Andorra ile karşılaşan kadro, 5-0 galip geldi. İkinci maçta Romanya’ya karşı 2-0, akabinde da Estonya ile Tallin’de, tekrar 2-0 galip geldiler. Terim, 3 maçta 3 galibiyet ile muvaffakiyet kazanmıştı. Lakin Hollanda ile karşılaşılan maçta 2-0 mağlup olan grup, FIFA Dünya Kupası vizesini alamadı.

Galatasaray ile de yollarına ayıran Terim, Ulusal Ekip ile yola devam etmeye karar verdi. Bu kere katılan ekiplerin da arttırıldığı 2016 Avrupa Şampiyonası’nda, Türkiye Ulusal Takımı’nın başında olacaktı. Türkiye, küme maçlarına çok makus başlamıştı. Lakin 6 Eylül 2015’te Hollanda’yı deplasmanda 3-0 mağlup ederek tekrar kümeden çıktı. 10 Ekim’de Çek Cumhuriyeti’ni deplasmanda 2-0 mağlup eden Türkiye, 3 gün sonra İzlanda ile karşılaşılan maçta, Selçuk İnan’ın 89. dakikada attığı gol ile rakibi 1-0 mağlup ederek kümesi 3. tamamladı. Kümenin Kazakistan ve Letonya ortasında gerçekleşen bir başka maçında, Kazakistan, Letonya’yı 1-0 mağlup edince Türkiye, Euro 2016’ya, en düzgün üçüncü olarak direkt gitmeye hak kazandı.

Türkiye, turnuvaya birinci iki maçta Hırvatistan’a 1-0, İspanya’ya da 3-0 mağlup olarak berbat bir başlangıç yaptı. Son maçında Çek Cumhuriyeti’ni 2-0 mağlup etti. Lakin bu kere en düzgün üçüncüler ortasında olmasına yetmedi. Kümeden da çıkamadı.

Bu başarısız turnuvadan sonra da TFF, yola Terim ile devam etmeye karar verdi…

Fatih Terim, Ulusal Takım’dan ayrıldı

Terim de, Ulusal Kadro ile yola devam etmeye karar vermişti. Birinci iş kadroda önemli değişikliklere gitti. Başta kaptan Arda Turan olmak üzere Burak Yılmaz, Caner Erkin, Gökhan Gönül, Burak Yılmaz üzere tecrübeli isimleri kadrodan aldı.

Bu durum medyaya da yansıdı. Bilhassa Arda Turan ile ortasındaki uyuşmazlık büyük bir yer etmişti. Bir mühlet sonra Terim, bu isimleri tekrar gruba almaya karar verdi. 2018 FIFA Dünya Kupası elemelerinde de yeterli bir başlangıç yapamayan kadro, neyse ki talihini Kosova ve Finlandiya galibiyetleri ile sürdürdü. Fakat bu periyotta de kaptan Arda Turan’ın gazeteci Bilal Meşe’ye uyguladığı fizikî atak gündeme geldi. Terim, Turan’ı takım dışı bıraktı…

Terim – Turan manşetleri gündemden düşmüyordu ki, bu süreçte Terim’in ismi da, Alaçatı’da bir yer basma olayına karıştı. Tenkitlerin biri bin paraydı; dinmek bilmiyordu. Terim, Ulusal Ekip idaresi ile görüşerek 26 Temmuz 2017’de, gruptaki misyonundan ayrılmaya karar verdi.

Süreç bu formda işlerken Terim, bir tweet atarak kovulduğunu argüman etmişti. Bunun üzerine bir yıllık maaşı 3,5 milyon Euro’yu, tazminat olarak kazandı. Tazminatının tamamını da Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağışladı…

(Arda Turan ile)

Ve bir sefer daha Galatasaray

Terim, 22Aralık 2017’de, Florya Metin Oktay Tesisleri’nde, Galatasaray Lideri Dursun Özbek ile bir ortaya gelerek 1,5 yıllık bir kontrata imza attı. Bu Galatasaray’da dördüncü periyoduydu. 2017-2018 döneminde Galatasaray 21, Terim ise, 7; 2018-2019 döneminde ise Galatasaray 22, Terim ise,8. lig şampiyonluğunu aldı.

Terim, bu başarılı sürecin akabinde, 25 Mayıs 2019’da, Türk Telekom Arena’daki Muhteşem Lig Şampiyonluk Kupa Merasiminde, yaklaşık 50 bin taraftarın huzurunda 2 yıllık yeni bir kontrata imza attı…

Bugün Fatih Terim

Bugün dünya olarak bir virüs imtihanından geçiyoruz: Covid-19! Yani artık lisanımıza pelesenk hali ile Korona! 66 yaşındaki Fatih Terim de, Korona’ya yakalandığını 23 Mart’ta toplumsal medya hesabından, “Bugün yapılan test sonuçlarına nazaran Koronavirüs sonucum olumlu çıkmıştır. Hastanede emin ellerdeyim. Merak etmeyin. En kısa vakitte haberleşmek üzere.” biçiminde duyurdu. Ailesi başta olmak üzere, futbol topluluğunu, sevenlerini çok üzmüştü bu durum. Neyse ki sıhhat durumunun güzele gittiğini de çok geçmeden öğrendik.

Hastalık konusunda hassas olan Terim, virüs kendisinde müspet çıkmadan önce virüsün ekonomik yaptırımlarını dikkate almış, scout grubuna, “Genç oyuncuları araştırın!” demişti. İdare de Beşiktaş derbisi öncesi tüm tedbirlerini almıştı. Mümkün bir lig erteleme durumunda bütün kadroya bu testi uygulayacaktı. Sonunda grubunda, oyuncusundan sürücüsüne kadar 90 şahsa yapılan testte yalnızca Terim’de müspet çıktı. Test sonucunu öğrendiğinde konutunda izoleydi ve hastaneye yalnızca öksürük şikâyeti ile gitmişti. Teşhis, hastalığın şimdi birinci evresinde konmuştu; Terim, çok sorun yaşamadan atlatabildi. O denli ki hastaneden de oyuncularının durumunu bilgisayar üzerinden takip etti.

Öksürük şikâyeti son bulan ve hastalığa dair öbür bir semptom da taşımayan Terim, 30 Mart’ta karantinası ve tedavisine devam etmek üzere taburcu edildi. Hastane durumu şöyle açıkladı:

“Covid 19 teşhisi ile hastanemize yatan Galatasaray Teknik Yöneticisi Fatih Terim, bugün yapılan kan ve tomografi tetkikleri sonucu, tedavisini gerçekleştiren Prof. Dr. Ferah Ece başkanlığındaki uzman doktorlarımızdan oluşan kurul kararı ile hastanemizden taburcu edilmiştir. Hastamızın, Sıhhat Bakanlığı tedavi ve takip protokolü çerçevesinde hastanede bulunduğu 7 gün sonrasında her ne kadar testi hala olumlu olsa da klinik bulgunlarındaki düzgünleşme ile tedavisinin kalan kısmını meskeninde sürdürmesi ve gerekli olması halinde tekrar hastanemize gelmesi uygun bulunmuştur. Hastamız, 14 gün müddetle kendisi ve sevdikleri için meskeninde karantina uygulamasına devam edecektir. Sayın Terim ve bu hastalıkla gayret eden tüm hastalara geçmiş olsun dileklerimizle.”

Çoğu gitti azı kaldı. İmparator, dünyanın başına musallat bu virüsü yendi. Sıhhat durumunun şu an güzel oluşu, sarı kırmızılıların en büyük sevinci. Bir de dünya bu virüsten temizlendiğinde tüm renkler bir, hepsi bizim…

Terim, 66 yıllık ömrüne büyük muvaffakiyetler, şampiyonluklar, kupalar sığdırdı. Başarılı yoluna da devam edecek. Futbola kaptırdığı gönlünü şampiyonluklarla besleyen bir Fatih Terim geçiyor bu dünyadan…

İyi ki…

Damla Karakuş

[email protected]

Not:

Biyografisini okumak istediğiniz şahısları lütfen bizimle paylaşın.

Instagram: